Side

İlk gençliğimde gördüğüm Side'nin belleğimde kalan izi, profesyonel fotoğrafçıların gün batımında turistlere sanki güneşi avuçlarının arasında tutuyormuş gibi poz verdirerek çektiği resimlerdi. Bir de tiyatrodan sahile uzanan ince uzun çarşı yolu. Otuz yıl sonra gördüm ki hâlâ aynı fotoğralar çekiliyor gün batımında, ama bu kez sahilde. Benim hatırladığım, çarşıda sağlı sollu dükkanlarda en çok satılan şeyin nazar boncuğu ve midye kabuklarından yapılmış basit bileklikler olduğu. O zamandan bugüne bir Bodrum, bir Kaş çarşısı gibi olmuş Side çarşısı. Çok sayıda butik, yine takı ve hediyelik eşya dükkanı yoğunluğu, pahalı restoranlar. Hedef kitlenin Alman turistler olduğu bir esnaflık yapılıyor Side'de. Neredeyse bütün etiketler Almanca ve bütün fiyatlar euro cinsinden. Tahmin edebileceğiniz gibi bir ürünün fiyatı yabancı turiste farklı, yerli turiste farklı ama her durumda pahalı.

Altı-yedi yıl kadar önce Fethiye'de yaşadığım rahatsızlığın aynısını yaşadım Side sokaklarında. Butik ya da restoran, hemen her dükkan önünde  -yasaklanmış olmasına rağmen- içeri müşteri çekmeye çalışan adamlar... herkese hello, hola, merhaba diyerek dikkat çekiyorlar. Haklarını teslim etmek gerek, çoğu Almanca'yı kış kurslarında öğrenmiş, temel düzeyde akıcı bir Almanca ve İngilizce konuşabiliyorlar. Turisti selam almaya ve konuşmaya zorlama işini mutlaka bir sohbet başlatana kadar ısrarla sürdürüyorlar. Kendisine verilen selamı ve sorulan bir kaç soruyu yanıtsız bırakmanın kabalık olduğunu düşünen zavallı turistler de çaresiz ama çok sıkılmış biçimde durup konuşmak zorunda kalıyorlar.  

Tacizi sokakta yürüyen yerli de yapıyor. Pis pis sırıtıp "hello baby, where are you from, Italy, hı?" deyip bana göz süzen adamı dövmek istedim. Öyle bir atmosfer var ki nerelisiniz sorusu tacize girişin cümlesi oluyor. Bu şikayetimi dile getirdiğim Side zabıtasından birinin de daha ilk cümlesinde "nerelisiniz" diye sormasına ne demeli!  

Bu nedenle sadece üç gün dayanabildim Side'ye. Çarşı sokaklarında bana laf atanlara ters yanıt vererek yürümekten, adım Side delisini çıkmış olsa yeridir."Rahatsız etmeyin, huzur içinde yüreyemeyecek miyiz, soracağım bir şey olursa en sorarım" diye bağıra bağıra yürümükten bir hal oldum. Turistler "shut up" demedikleri için her şey yolunda sanıyorlar ama bütün misafirler fena halde sıkılmış durumda bu durumdan. "Helllooo" diyen esnafa mesafeli bir "hello" deyip bir kaç adım uzaklaşınca aralarında dalga geçiyorlar.

Ama en zor durumda olan, her zaman olduğu gibi yalnız kadınlar. Side gibi bir yerde, hâlâ mı böyle !? Bütün turistlere yolunacak kaz, bütün kadınlara seks objesi muamelesi yapmak... Çok ama çok merak ediyorum, kışın düzenli olarak verildiği söylenen turizmci eğitimlerinde bir kere ama sadece bir kere birinin ağzından çıkıyor mu acaba "yalnız kadın turistlere karşı daha da mesafeli olun, çünkü onlar herkesten daha hassastır" demek.  

Böyle bir yerle nasıl gönül bağı oluşur? Side'yi tekrar görmeyi isterim  -çünkü Side aslında muhteşem bir yer- ama uzun kalmayı değil. 



Side'de iki müze ziyareti arasında bir koşu denize girip ferahlayabiliyorsunuz. Antik kent ve yeni yerleşim iç içe. Yürürken sütunların arasından geçiyor, yüzerken tiyatronun taş sıralarını görüyorsunuz. Apollon tapınağı gece yürüyüşlerinin mutlak uğrak noktası. Gerçi denize Antik kenti geçerek ulaşma konusunda hiç bir yer Olimpos'un sahip olduğu özel konum ve etkiye sahip olamaz bence ama Side de etkileyici. 

Side'de iki uzun plaj var. Günbatımında güneşin adeta denizin içine girerek battığı plajda şezlong ve şemsiyenin günlük kirası 10 tl. Ters yöndeki küçük plajda ise 6 - 7.5 tl. 

Deniz kumul, hemen derinleşmeyen, temiz bir deniz. Dalış yapmak isteyenlere hizmet veren Silver Diving Centre müşterileri her gün değiştiği için, her gün aynı yerlere gidiyor. İlk dalış bir reef'e, ikincisi, fazla büyük olmayan bir mağaraya. 2014 yazı itibariyle ücreti  -yerli turiste- 100 tl. Dalış yaptıran başkaları da var. Yerel tur şirketleri.

Parasailing'e de 30 dakikalığına 250 euro istediklerini duydum ama teyid etmedim. Parasailing hizmeti vermeyen tur şirketi görevlisinin beni safariye ikna etmek için yüksekten attığı bir rakam da olabilir. Su kayağı da yaptırıldığını gördüm ve neyse ki ilk defa bu yıl bir yerde az sayıda jet-ski'ye denk geldim. Benim gibi açılarak yüzen biriyseniz bilirsiniz jet ski kadar korkutan başka bir şey yok bir yüzücüyü. Onların işletildiği yerlerde otellerin yüzme sahasına konan dubalar da sahile çok yakın oluyor. Durum yüzmeyi sevenlerin değil jet ski severlerin lehine oluyor daima. Jet ski'ye ödenen para karşılığı edinen kâra karşılık, yüzmek bedavı mı sanılıyor? Konaklama tesinine verdiğiniz ücret, günde kaç jet ski eder, değil mi? 

Side Müzesi
Doğal bir açık hava müzesi ve iki de kapalı teşhir salonu var. Birbirine açılan teşhir odaları, müzenin M.S. 2.yy.'da yapılmış bir hamama yerleşik olmasından. Kolleksiyon da genellikle Roma eserlerinden oluşuyor.

Bahçede alelade görünen ama levhasını okuyunca içinizi ısıtan bir şey var:








Müzenin yenilenmesi gerekiyor. Side gibi tarihle iç içe bir beldeye çok güzel ve modern bir müze yapılabilir, yapılmalı. Müzenin hediyelik eşya mağazası büyütülebilir. Teşhir salonlarının iç mekan aydınlatması keyifli bir gezi vaat etmiyor.


 
Müzenin bahçesi ise huzur verici. 

Taciz dışında sosyal hayat
Bu kadar turist merkezli olup da neredeyse hiç çamaşırhane olmaması Side'nin bir başka zaafı. Ben sadece bir tane çamaşırhane gördüm; o da Avrupai ya da Amerikanvari laundromatlardan değil, evde kullandığımız tipte iki makinanın yan yana konmasından müteşekkil bir yerdi ve tek bir parça çamaşır için 2.20 tl isteniyordu. Oysa bu iş için üretilmiş büyük kazanlı laundromat salonlarında, evdeki makinenin aldığı giyeceğin iki-üç katını 2.5 dolara yıkayabilirsiniz. Bunu bilen turist tanesi 2.20'den çamaşır yıkar mı? Peki yerli turist yıkar mı? 

İlgilendiğim modelde bir ayakkabının değişik mağazalarda değişik fiyatlarla satıldığına tanık olunca, dükkanlardan birinde bunun niye böyle olduğunu sordum, sizde neden her yerdekinden daha pahalı dedim, adam ne dese beğenirsiniz: Biz zengin satıcıyız da onun için pahalıya satıyoruz!. Döndüm ve müşteriyi
aşağılamakla, kötü muamele etmekle eline ne geçtiğini sordum. Bir kişi bir kişidir demeyip böyle kaçırdığınıza göre gerçekten zengin olmasınız dedim, adı Skandinavisk Centre olan mağazadaki o adama. İçeride klima olmasa sıcaktan perişan olmuşlar da onun için diyeceğim ama o da değil. Yanındaki ayakkabıcıda da bir başka alemdeydi. Beş tezgahtar varsa beşinin de elinde akıllı telefon, hepsi bir şeylerle meşgul, müşteriyle ilgilenen yok. Sokakta yakanızdan düşmüyorlar ama dükkanda sizinle ilgilenecek bir kişi bulamıyorsunuz.

Çarşıda, benim sayabildiğim kadarıyla, dört eczane var. Sayıca sorun yok ama sorun, hiç birinin SGK ile anlaşmalı olmaması. İlaç bedelinin tamamını ödemek durumundasınız. Side içinde devlet hastanesi de yok. Hep özel klinikler. En yakın devlet hastanesi, dolmuşla 15 dk. mesafedeki Manavgat'ta.

Market sayısı ise oldukça az. Böyle bir yerde her sokakta bir tane olsa yeridir ama öyle değil ne yazık ki. Su'dan başlayarak her şeyin gerçek fiyatının üzerinde satıldığı bakkallarda meyve satışı da çok sınırlı. Küçük otel sahiplerinin alışveriş ettiği seyyar bahçevanlara denk gelirseniz ne âlâ.

Hızlı yemek büfeleri az. Gözleme yapan ise sadece bir yer gördüm. Restoranlarda aşağı-yukarı bir tarife ortaklığı var. Salatanın, mezenin, bifteğin fiyatı 2-3 lira farkla her yerde aynı ama turistik yer pahalılığında. Side içindeki otellerin genellikle oda-kahvaltı hizmet verdiğini düşünürseniz, yemek işi oldukça pahalıya geliyor. Ama bir Pala'nın Yeri var. Usta aşçı elinden çıkmış üç çeşit ev yemeğine sadece 7 lt. ödüyorsunuz ve yemekler çok lezzetli. Çarşının esnaf lokantası ama turistlerin keşfetmesi ve ısrarla bu tip lokantaları talep etmesi ne iyi olurdu.Yoksa atılan her adımda hep aynı şarkı var dudaklarımızda: Yaz tatili, paranın katili. 

Tatilci psikolojisiyle şöyle iyi bir yerde iyi bir yemek isterseniz, benim gözüme en güzel görüneni Karma Restaurant oldu. Kalacağım oteli ya da yemek yiyeceğim yeri çaldıkları müziğe göre seçerim elimden geldiğince. Karma Restoran'ın hemen yanındaki banklarda iki gün üst üste oturup restoranın müzikleriyle kendime ziyafet çektikten sonra, üçüncü gün, tabii ki tatilci psikolojisiyle her yerden 3-5 tl daha pahalı olan Karma'da artık mideme de ziyafet çekmeye karar verdim.Yemek hayal kırıklığına uğratmadı ama Side'de her yerden farklı olduğunu sandığım burada bile rahatsız edildim. İki garson sohbete zorladı. Yüz vermeyince biri küstü ve karşıma geçip alıngan alıngan bakmaya başladı, diğeri de hiç oralı olmayıp iyice ısrarcı davrandı. Side'de huzur bulduğum tek yer, galiba, odamdı. 

Merak etmediğim için beş yıldızlı oteller bölgesine gitmedim. Side merkezindeki oteller ise genellikle çok şirin görünüyorlar. Benim kaldığım Villa Önemli, karşı komşusu Belen ve yan komşusu Lale Park otelleri, yemyeşil gürbüz bahçeleri, ahşap doğrama pencereleri ve cumbalarıyla çok hoş görünüyorlar. Villa Önemli dışında diğerlerinin içini bilmiyorum. Ama hepsi oda kahvaltı hizmet veriyor.

Hotel Villa Önemli için söylemek istediğim iki şey var. Otelin işletmeciliğini üstlenen Ahmet bey ve Özden hanım çok tatlı bir çift. Bulunduğu yeri güzelleştiren insanlardan. Fakat otel sahiplerinin sorumlu olduğu bir konuda otel kötü puanı hak ediyor: Booking.com aracılığıyla otel ayarlıyorsanız bilirsiniz, kredi kartı bilgileri yalnızca rezervasyon için kullanılır ve müşteri onay vermedikçe tahsilat yapılmaz. Bu husus sitede vurgulu olarak belirtilmiştir. Fakat Villa Önemli'nin sahipleri ne yapmışlar dersiniz; sisteme üyeliklerini kendileri için bir ayrıcalıkla şekillendirmişler. Kredi kartınızla rezervasyon yaptırdığınızda bedeli o anda kartınızdan tahsil ediveriyorlarmış. Ben bir gün erken çıkmak isteyince ortaya çıktı bu durum. Kalmadığım günün parasının iadesi için gereken yapıldı, zorluk çıkarılmadı ama "ben hep booking.com'dan otel ayarlıyorum ve bu işler böyle olmuyor"u iddialı söylemeseydim, "paranız yanacak" derler miydi bilmiyorum. Sanırım derlerdi, müşteri onay vermeden tahsilat yaptıklarına göre. Rezervasyon sayfasının bir yerinde "iade yapılmaz -non refundable" ibaresi geziyormuş, sonradan ben de hatırladım. Nasıl oluyor bu iki şey aynı anda! Konaklama bedeli hizmet bitiminde ödenecek diyen bir sistemde yer alıp, ben anlamam en baştan peşin alırım paramı demek...Booking.com yetkilisiyle görüştüğümde bu yolu izleyen otelin bir tek onlar olmadığını, örneklerine rastlandığını anladım. O nedenle bu satırları okuyan sizlerin aklında olsun; rezervasyon yaptırdığınız yerin "iadesiz rezervasyon" koşulu var mı ve parayı en baştan tahsil ediyorlar mı kontrol edin. 

Side'nin sokak havyanlarına baktığımda kedilerinin bir çoğunun aslan suratlı olduğunu fark ettim. Büyük kafalı, alt çeneleri hafif öne çıkık, aslana benzeyen kediler. Geri kalanları ise küçük suratlı çıtı-pıtı şeyler. Köpekler ise upuzun bacaklı. Denizde ise olağan balıklardan ve bir deniz yıldızından başka bir şeye rastlamadım.

Benim Side'de bulunduğum Ağustos'un ikinci yarısında gündüzler zaten cehennem gibiydi ama geceler de nemli ve sıcaktı. Ancak 23.00'ten sonra çıkıyor tatlı bir rüzgâr. Bu durumda her şeyden pahalı olması gereken şey, kanımca yelpaze olmalıdır. Git gide uzaklaştığımız doğa ve doğallık kadar yüksek bir bedel kadar. 





Bu haritayı meydandaki Tourism Information'dan alabilirsiniz. Arkasında da Pamfilya bölgesi var.